Kurtulmuş, Gençlik ve Spor Bakanlığı bünyesinde 1. Meclis’te gerçekleştirilen “Diplomat Akademisi Kampı” kapanış dersinde konuştu. Kurtulmuş, 1. Meclis’in hem Osmanlı’nın son Meclis-i Mebûsan toplantısı hem de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşunda çok önemli kararların alındığı tarihi bir mekan olduğunu belirterek, nice tartışmalara ev sahipliği yaptığını, nice müzakereleri fevkalade ciddi şekilde saatlerce sürdüren Cumhuriyetin kurucu önderlerine ev sahipliği yaptığını ifade etti.
TBMM’nin milli iradenin karargahı olarak görevine devam edeceğini vurgulayan Kurtulmuş, gençlere güvendiklerini söyleyerek şöyle seslendi:
“Türkiye’nin en büyük geleceği ne topu, ne tüfeği, ne askeri gücü, ne sadece ekonomik gücü değildir. Bunun çok daha üstünde Türkiye’nin en büyük gücü, inanmış, kenetlenmiş ve milli hedefler istikametinde güçlü bir şekilde yürüyen yetişmiş genç kadrolar, bu büyük güç genç arkadaşlarımızdır. Gençlerimizin eğitim olağanı da giderek artıyor. Biz artık kendi akranlarımız arasında değil, dünyanın bütün milletlerinin çocuklarıyla evrensel alanda mücadele edebilecek şekilde yetiştireceğiz. Bunun için bütün imkanlarımızı seferber ediyoruz, edeceğiz. Türkiye’de gençlerimizin daha güçlü bir şekilde yarına hazırlanması için elimizden gelen gayreti ortaya koyacağız” diye konuştu.
Yaşanan dönemi çok iyi anlamak mecburiyetinde olduklarını belirten Kurtulmuş, “İçinden geçmekte olduğumuz süreç dünyanın en problemli, en büyük çatışmaların, en büyük gerilimlerin yaşandığı dönemlerinden birisidir. Hatta 2. Dünya Savaşı öncesindeki döneme neredeyse birebir benzemektedir. Dünyanın her bölgesinde güç mücadelesi içerisinde olunan, çekişmenin, çatışmanın, güç kavgasının yaşandığı bir dönemdeyiz. Dış politikanın temellerinden birisi dünyada asıl olan denge durumudur. Yani ya güçler arasında bir dengenin olması ya da güçlülerin bir tanesi diğerlerinin üstünde olarak bütün dünyayı dengede tutmasıdır. Tarihte bunu bize söylüyor. Bugünkü problemin kaynağı da özellikle soğuk savaş sonrası gelişen dünya olayları, dünyada bir dengeyi ortada bırakmamıştır. Bugün bütün kurum ve kurallarıyla birlikte bir dengesizlik söz konusudur. Çok farklı bölgelerde çok farklı ülkelerin menfaatlerinin ortaya çıktığı ve gerçekten hiçbir ülkenin diğerine karşı üstünlük sağlayamadığı, süper güç denilenlerin süper zafiyetlerinin ortaya çıktığı, başka bölgelerde de bölgesel güç olarak söylenenlerin çok güç bir şekilde ileriye atıldığı bir dönemden geçiyoruz” ifadelerini kullandı.
11 Eylül olaylarıyla ABD başta olmak üzere güvenlik meselesinin yeniden gözden geçirilmesi durumunun ortaya çıktığını söyleyen Kurtulmuş, “Terör örgütleri üzerinden yeni denklemlerin oluşturulmaya çalışıldığı maalesef yeni bir dönem ortaya çıktı. Bazı Batılı ülkeler terör örgütlerini kendi dış politikalarının bir kartı olarak görmüş ve bunları bir araç haline getirmişlerdir. DEAŞ’ın kısa süre içerisinde kurularak Suriye ve Irak başta olmak üzere bölgemizde bütün bölge halkalarını rahatsız eden, bütün bölgelerde istikrarsızlaşmayı sağlayan bir unsur haline getirildiğini çok yakından takip ettik. Yıllardır Türkiye’nin başına bela edilen önce PKK, daha sonra YPG/PYD gibi unsurların nasıl destek aldıklarını, kimlerden nasıl silah temin ettiklerini, dünyanın hangi büyük ülkelerinin başkentlerinde anlı şanlı siyasi bürolar açılarak kimden ne destek aldıklarını çok iyi biliyoruz. Dünyada kendi güçlerini kaybetmekte olduklarını görenler terör örgütleri üzerinden yeni güçler elde etmeye çalışıyorlar” dedi.
“TERÖRDEN ÇOK ÇEKMIŞ BİR DEVLET OLARAK VEKALET SAVAŞLARI ÜZERİNDEN GELİNEN NOKTAYI ÇOK YAKİNEN TAKİP EDİYORUZ”
Savaşların örgütler üzerinden verilen vekalet savaşıyla daha ileriye götürüldüğünü, devlet üzerinden vekalet savaşları verilmeye başlandığını belirten Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bunun en son örneği Ukrayna’da devam eden Ukrayna-Rusya savaşıdır. Ukrayna-Rusya savaşı aslında Rusya ile Ukrayna arasında değil, Rusya ile Batı arasında bir savaşa çoktan dönmüştür ve küresel bir tartışmanın merkezidir. Bu anlamda başta Amerika olmak üzere Batılı ülkelerin bir kısmı Ukrayna’yı vekil bir devlet olarak kullanmaktadır. Bütün bunların hepsini Türkiye yakından takip ediyor ve bu oyunları kendi menfaatlerimiz çerçevesinde bozacak adımları atmak için gayret ediyoruz.“
Türkiye’nin her türlü riske fevkalade açık ama aynı zamanda her türlü potansiyele de sahip bir ülke olduğunun altını çizen Kurtulmuş, “Kuzey’n Ukrayna-Rusya savaşı, ABD Karadeniz’de yeni üsler kuracak mı kuramayacak mı tartışması. Doğu Akdeniz, neredeyse dünyanın hemen hemen bütün büyük güçlerinin varlığını sürdürdüğü bir ortam. Hemen burnumuzun dibinde Filistin’de devam eden ve çoktan Filistin-İsrail çatışmasının tartışmasının çok ötesine geçmiş olan Filistin’de yaşanan insanlık dramı. Ayrıca Kızıldeniz’deki güvensizlik, istikrarsızlık. Körfez ülkelerinin aynı şekilde bir güvensizlik ve istikrarsızlık içerisinde olması. Afrika’nın kuzeyinden ta en güneyine kadar bütün bölgenin farklı güç merkezlerinin mücadele alanı haline gelmiş olması. Öte taraftan ekonomik olarak Çin’in uzun süredir çok yüksek büyüme ile dünya ekonomisinde yeni bir aktör olarak ortaya çıkması” dedi.
“İLKELİ PAZA
RLIKLAR YOLUYLA DIŞ POLİTİKAMIZDAKİ GÜCÜMÜZÜ ARTIRIYORUZ”
İlkeli pazarlıklar yoluyla Türkiye’nin dış politikadaki gücünü artırdıklarını belirten Kurtulmuş, “Son yıllarda izlediğimiz ilkeli, açık diplomasi anlayışıyla dünyanın her ülkesiyle ve herkesle her meseleyi konuşabilen ama her konuştuğu meseleyi de açık görüşü ile izah edebilen bir dış politika anlayışı ile yolumuza devam ediyoruz. Yani muhataplarımızla kapalı kapılar ardında yaptığımız görüşmelerde başka bir şey, kamuoyu önünde başka bir şey söylemiyoruz. Bizim derdimiz bölgede güveni, istikrarı ve refahı sağlamaktır. Bizim derdimiz dünyada birbirleriyle dalaşan, çelişen bu güçlerin dünyayı bir küresel cehenneme çevirmelerinin önüne geçmek, barışı ve istikrarı seyretmek için mücadele ediyoruz. İlkeli pazarlıklar yoluyla dış politikamızdaki gücümüzü artırıyoruz” diye konuştu.